27 Aralık 2011 Salı

the fall into paradise



bugün istiklâl caddesi'nin ara sokaklarından bir tanesindeki gabrialdi binası'ndaki the fall into paradise adlı videoart'a giden mavili kız bendim. çünkü maviyi en çok ben severim. ama önemli olan bu değil. önemli olan şu ki; çok da bir bok anladığım söylenemez. yanımdakiler belli ki anlıyorlardı o yüzden biraz kulak kabarttım. ama sadece kızın sevgilisine "aa ama gerçekten çok güzel yansıtmışlar.." dediğini duyabildim. sonra da hepsini boşverdim ve psikolojik açıdan incelemeye başladım. ancak öyle çünkü.

başta koskoca siyah bir ekranda minicik bir noktaydık; kadın ve erkek yani. hiçlik içinde bir varoluş hikayesi gibi. daha sonra o nokta azcıcık büyüdü, büyüdü ve içinden iki minik siyah kafa belirdi. şuna dikkat ettim; dışı gittikçe bir beden hali aldı ancak içi hep siyah kaldı. dışı tamamen bedenle kaplanınca içindeki siyahın, içindeki hiçliğin farkına onlar da varamadı muhtemelen. o yüzden doldurma ihtiyacı hissetmediler belki de.. birden bir suya düştüler. ama yukardan çıktılar yahut aşağıdan düştüler gibi değişik bir şey oldu. radikal'de biraz göz gezdirmiştim aslında ama aklımda kalmadı. suya günah diyordu sanırım. neyse ne bilmiyorum. suda panik oldular birbirlerine sarıldılar. daha doğru kadın erkeğe sarıldı, sımsıkı. erkeğe temas etmekten bırakması gerçekten uzun zaman aldı. karşılık göremeyince vazgeçti belki. belki de gözü açıldı. ya da canı yalnızlık çekti biraz, bilemeyiz. sonra da suyun içinde yok olup gittiler. belki de ayrıldıkları içindir.

sonra da ekran tekrar simsiyah oldu.

işte öyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder