2 Ocak 2012 Pazartesi


aslında kitap ayraçlarımı filan anlatmak istemiştim ama malesef ki pms geliyorum demiyor kapıya kadar dayanıyor. sonra gelsin nefretler, gitsin gereksiz öfkeler; gelsin buluttan nem kapmalar, gitsin iki göz iki çeşme ağlamalar; gelsin sivilceler, gitsin bitmiş nutella kavanozları..

# gece pms yattım zaten ama sabah mutlu olacağıma söz vermiştim üstelik çok da hevesliydim. sonra hüm uyandırdı beni. ben birlikte kahvaltı filan yaparız zannederken o meğersem sevgilisinin evine gidecekmiş kahvaltı için. normalde bile kıçımı dönüp yatamam zaten. pislik gelir aklıma "bok yesin" derim, ondan sonra kıçımı dönüp yatarım. ama öyle olmadı tabi. aklıma direk o gelince hemen gözlerim doluverdi. sonra ben de çektim yorganı ağladım. hüm "neyin var?" diye sorunca da birden "rüyamda pisliği gördüm." deyiverdim gitti. görmedim aslında rüyamda filan. ama yerdeki halının sol üst tarafındaki anlamsız ve bir türlü geçmeyen bir lekeden bile onun herhangi bir şeysini hatırlayabilirim ben; rüyamda görmeme ne gerek var ki? ayrıca da onlar bizim de hayallerimizdi. :'(
(tam bu sırada the cranberries - linger çalması evren'in 'ağzına sıçtım ama daha çok da sıçabilirim' mesajından başka bir şeyse de ben bilmiyorum.)
off neyse bu konudan sıkıldım.

# sağ bileğim sakat olduğu için kullanamıyorum üstelik bölümüm psikoloji ve sürekli bir şeyler yazmak zorundayım. o yüzden de derslerde babamın yüzbinmilyon yıllardır yaptığı kötülüklerin günahını çıkartma fırsatı yakaladığı için aldığı macbook air ile not tutuyorum. bileğimde de altı üstü demir olan siyah bir şey takılı hep yazı yazarken. bileğimin hareketini engellemesi için. bu hiç hoş bir şey değil. hele benim gibi yazmayı çok seven ve kendini bildi bileli yazarak çalışan bir insan için hiç hiç değil. ama bazı insanlar resmen bunu artistlik için yaptığımı zannediyorlar. şu bir gerçek ki hiçbiri zerre kadar umrumda değil ama en sevdiğim hoca hakan hoca'nın da öyle düşündüğünü bana böylesine çaktırması -hele de ben pms'ken- hiç hoş değildi bi kere! :( canımımın acısına mı yanayım hakan hoca'ya mı yanayım bilemedim.

# hüm için pilav ısıtıyordum ki parmağımı azıcıcık yaktım ama çok azıcıcıcık. ama şimdi kıpkırmızı ve çok canım acıyor. gerçekten.

# aklıma nerden esti bilmiyorum ama kopmak üzere olan ilişkimizin düzelmesini gerçekten çok istemiştim. büşra'dan söz ediyorum. damla'yla zaten iyiydik yine de; şimdi bence ikisiyle de sandığım kadar iyi değilmiş. ben normal sevdiğim insanlara bile "sınavlarım başlıyor çok yoğunum, kafamı kaşıyacak vaktim yok, zaman kaybetmemek için tuvalete gitmiyorum" edebiyatı yaptıktan sonra istanbul'un öteki ucuna gidip bir de nispet yapar gibi etiketlemem yani en azından.

metis yayınlarının 2012 ajandasını almıştım hem de çok beğenerek ama sadece benimkisine ocak ayını basmayı unutmuşlar. bu ne allaşkına?

# kendimi yalnız hissetmemin bir sonu olmalı bence. o ikisini saymıyorum zaten ama engellenemez bir şekilde hüm, sem ve ilayda'dan bir şeyler bekliyorum sanırım. ece temelkuran'ın kitabında okumuştum:

"biri en fazla magmasını geçer diğerinin
sıra çekirdeğe gelince.. "


o yüzden o pisliği çok özlüyorum işte.
bok yesin.

pms olduğum için böyle hissettiğimi biliyorum ama yine de bunun geçici bir duygu olduğunu bilmek geçeceğine inanmak anlamına gelmiyor. sanki dünyanın en yalnız, en mutsuz, en parasız, en şanssız, en karnı ağrıyan, en beceriksiz, en aldatılan, en... insanı ben gibiyim.
kadın olmak çok zor.

ama blog iyi ki var.

işte böyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder