27 Ocak 2012 Cuma

merhaba, ben havuç.


koskoca mantar tarlasında tek başına bir havuç olmak; yetmiyormuş gibi herkesin seni mantarlaştırmaya çalışmasıyla baş etmeye çalışmak; o da yetmiyormuş gibi sürekli ikili oynamak zorunda kalmak çok kötü.

evet ben bir havucum ve havuç olmayı çok seviyorum. ama mantar babamın ve değişik annemin başarılı bir mantara dönüşmemi umarak beni ektikleri bu tarladan nefret ediyorum. dahası hiçbir şekilde kaçışım yok. ama sürekli kavga ediyoruz. mantarmışım gibi davranmaya çalışıyorlar ama aslında tarladaki bütün mantarlar havuç olduğumun farkında. içlerinde bir havuca tahammül etmek tabi onlar için de zor. ama yine de olmaları gereken yerde, olmaları gereken sebzelerin yanındalar. hepsi mantar beyinli ama yine de mutlular. oysa ben tek başıma bir havucum. buradan tek başıma kaçmam imkansız. kaçabilseydim ne olurdu diye düşünüyorum bazen. sonra düşünemiyorum. çünkü mantar tarlası olmayan bir yerde yaşamadım hiç.

bebek bir havuçken her şey nasıldı hiç hatırlamıyorum. çocuk bir havuçken çok garipti. her ne kadar benim bütün çevrem mantarlardan oluşsa da bütün sebzeler vardı orada. babamı pek tanımıyordum ama büyük bir mantar olduğunu biliyordum. küçük bir havuç için sebzeleri tanımak zaten yeterince zor ama eğer küçük bir havuçsanız, mantar babanızı hiç tanımıyorsanız ama herkes onu çok tanıyorsa ve çok seviyorsa ve garip bir şekilde siz onu gördüğünüz azcık zamanda  o hiç de başkalarının bahsettiği iyi yürekli bir mantar değilse, işte o zaman her şey daha zor. tam o zamanlardı işte. mantar amcalar havuç olduğum için hiç sevemediler beni. "böyle mantar olunmaz!" dediler. oysa ki ben zaten mantar değildim, üstelik mantarın ne olduğunu bile bilmiyordum. sadece babamın kötü biri olduğunu ve sevilen bir mantar olduğunu biliyordum. böylece mantarların kötü olduklarını yavaş yavaş öğrenmeye başladım. yine de hiçbir zaman emin olamıyordum ve açıkçası olmak da istemiyordum. çünkü herkesin babası vardı ve ben de babası olan, babasını seven, mutlu sebzelerden olmak istiyordum.

bir gün baş mantarla tanıştım. onu diyen diğer mantarlara bir şeyler anlatıyordu. hiç dinlemek istemedim. ama bir ara kulaklarıma engel olamadım. çünkü hep öyle olur; duyduğunuzda mutlu olacağınız şeyleri duymayabilirsiniz ama duduğunuz an sizi ömrünüz boyu sarsmaya yetecek bir şey söz konusuysa duymama ihtimaliniz asla olmaz. birden istemsiz bir şekilde dikkat kesildim. baba mantarlardan kötü mantarlar olmasını istiyordu. o an onu dünyanın en nefret edilesi sebsezi ilan ettim ve bir daha da asla sevemedim. fakat benden başka kimse farkında değildi ne olduğunun. çünkü bütün sebzeler, ben hariç, babalarıyla mutluydular.

sonra iyice büyüdüğümde beni bir mantar tarlasına ektiler. buraya ekilen herkes ne olursa olsun sonradan mantara dönüşürdü ve beyinlerinin mantarlaşmasına da engel olamazdı, biliyordum. korkuyla mantara dönüşenleri izledim. bazen hiç şaşırmadım mantara dönüşenlere ama bazen çok sevdiğim insanları kaybettiğim için çök üzüldüm. ordan kaçmanın bir yolu olsaydi belki de hep birlikte kaçardık ama hiçbirimiz kaçamadık. onlar yavaş yavaş mantara dönüştüler, ben de korkuyla izledim. ama hiçbiri havuç değildi, zaten havuçlar mantara dönüşemezler. benhep havuç kaldım. bir babam yoktu, annem çok uzaktaydı ve olduğum tarlada benden başka tek bir havuç bile yoktu.

işte böyle. bir sonu yok çünkü olduğum yerde çakılı kaldım.

mutsuz bir havucum ben.

2 yorum:

  1. Mutsuz bir havuçsun ama, sonunda en en mutlu olan havuçlardan olacaksın.

    YanıtlaSil
  2. yorumların bana mutluluk veriyor profösör. :) aslında hep idealist, hep çok optimist bir insandım ama şimdi biraz realist olmak gerekirse bu mantar tarlasından kurtulmam yaklaşık 5 senemi alacak. bu bir havuç için çok uzun ve zor bir süre. havuçların çoğu da yapamaz bunu zaten ama ben kendime güveniyorum. :) 5 sene sonra da olsa en mutlu havuç ben olacağım. :)

    YanıtlaSil