9 Mart 2012 Cuma

büyüyoruz azîzim...



son 1 saattir 2 tane 8. sınıf öğrencisine matematik anlatıyorum, birlikte soru filan çözüyoruz. bu ilk birlikte ders çalışışımız ve muhtemelen de son olacak ama hemencecik kaynaşıverdik. :) tabi liseye hazırlandıkları için ve benim de matematik seviyemi beğendikleri için lise hayatımı merak ediverdiler birden. onların nasıl bir lisede okuduğumu sormalarıyla aanında etraf buğulanmaya efektler sepyaya dönüşmeye başladı! sonra ben birden lisenin ilk gününe gittim. :)

güzel ülkemizin en doğu taraflarındaki küççücük bir şehirde başladım lise hayatıma. nasıl becerdim bilmiyorum ama o şehrin en yüksek puanlı anadolu lisesiydi. o yemyeşil formalarla şehrin tek caddesinde yürümek nasıl havalı, nasıl gurur vericiydi anlatamam :) bir de kantinci hüseyin abimiz vardı ki heeeyyy anam hey :) heerrr öğle arası bahçede mangal yapardı bize. ama nasıl mangal... o acılı adananın, o tavuk dürümün tadı hâlâ damağımda ve hâlâ da hiçbir yerde öyle lezzetlisini yemedim :)) annem de babam da izmirli aslında. ben de izmir doğumluyum. dolayısıyla da bir batı kültürü etkisinde yetiştik ama en güzel çağlarım orda geçtiğinden midir nedir, ne taşındığımız yerlerden herhangi birini ne de izmir'i assla orası kadar sevemedim. ilk taşındığımız zaman ölüm gibi geliyordu bana "nasıl yani doğuda mı yaşıycaazz :s" filan diye. sonuçta hepimiz küçükken salaktık, o yüzden kendime kızmıyorum. ama orda 5 sene yaşamış olmak sanırım Allah'ın bana en büyük hediyelerinden birisi. hep izmir'de olsaydık belki de ben de "yak sivas'tan gerisini gitsin aga yaa" diye düşünen mantar beyinlilerden olabilirdim. ama şanslıymışım ki olmadım. :) bana gerçekten mükemmel bir 'herkesi farklılıklarıyla sevebilme' yeteneği kazandırdı o şehir ve o okul. hatta arkadaş çevremde ateistini mi ararsınız, alevisini mi; ülkücüsünü mü, sosyalistini mi... ama hepsiyle de çok iyiydik hatta hâlâ da iyiyiz. :)

ama hayatımızda hiçbir güzel şey sonsuza kadar güzel olarak kalmaz. o okul da öyle oldu benim için. lise 3'e başlayalı henüz 2 ay olmuştu ki kocaman bir depresyonun içinde buldum kendimi. ortam değişikliğine ihtiyacım olduğunu farkedince de dershane denemelerinde sürekli 1./2. olduğum için beni 2 senedir parasız okutmak isteyen başarılı bir özel okula geçiş yapmaya karar verdim. orası anadolu lisesi kadar renkli ve sıcak bir okul değildi. hatta ben o okula gittikten 2 hafta sonra okulun mutaassıp yapısına pek fena zarar verdiğim için hocalar pek hazzetmemeye filan başladılar ama yine de iyiydi işte. :) orda da çok güzel dostluklarım oldu hatta bir de sevgilim oldu. :) sonra da hayat birden yeniden çok güzel olmaya başlayınca her şey yeniden sarpa sarmak zorunda olduğu için mart ayında babamın şirket değiştirme kararıyla birlikte nisan ayının 2. haftası pattadanak kendimi bu sefer izmir'in yakınlarındaki minik bir ege şehrinde buluverdim. esasen memleketim olan yerler oralardı zaten ama orda kaldığım süre boyunca o insanların samimiyetine, o insanların sıcak kanlılığına ve içtenliğine öyle alışmışım ki aslında memleketim olan yerler bana inanılmaz derecede yabancı, felaket derecese şapşal, bomboş ve samimiyetsiz geliyordu. oralar gerçekten çok kötüydü işte. lise 3teki 3. okulla birlikte o seneyi öylece bitiriverdim sonra lise sonda da aynı okulda lisenin artık çabucak bitmesi için dualar ederek üniversiteye hazırlandım. sonra da bitti çok şükür.

işte böyle. tabi burda yazınca uzun oldu ama benim aklımdan daha bi hızlıca geçti. :)

sonra birden kızların benden cevap beklediklerini farkedince en kestirme cevabı vermeye çalıştım. tabi bunun kestirmesi ne olur varın siz düşünün... :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder