12 Mart 2012 Pazartesi

bir huzur bulma biçimi olarak kütüphane.




martın ortasında hadi yağmur neyse de bu kar neyin nesi diye gergin gergin dolanıyor ortalarda.ben pek kar göremedim gerçi ama, olsun. zaten bence yakınanların da yarısı sadece duydukları kar için yakınıyorlar. :D amaan neyse ne işte. saat ikibuçukta çıktım dersten, kütüphaneye geldim. hep sevdim kütüphaneleri, hep de severim. tabi önceden gelir kitap okur ya da ders çalışırdık. zaten sepsessiz olurdu, biz de gelip elimizdeki kitabın içinde kendimizi kaybederdik. artık ne elindeki kitabın içinde saatlerce kendini kaybedebilen bir ben kaldım ne de öyle kütüphaneler. kendi çevremde olduğu kadarıyla söylüyorum tabi. bizim okulun kütüphanesi bir kütüphane olmaktan çok bir kitap-kafe'yi andırıyor, ama yine de iyi. bahçeye bakan kısım hep cam, önünde de krem rengi deri koltuklar var. diğer taraflarda da kitaplar, masalar filan. bu deri kitaplara oturup önce 'biraz' kitap okumak, ardından sol taraftaki masalarda sözümona ders çalışan, laklak yapan ya da boş boş oturan bütün insanların suratına teek tek bakıp hepsine birer hikaye uydurduktan sonra kalkıp da "boşver o çocuk için değmez üzüldüğüne kızım fıstık gibisin elini sallasan ellisi" filan dememek için kendimi zor da olsa tuttuktan sonra tamamen sağ tarafa dönüp -bugün havanın yağmurlu olduğunu da var sayarsak- kulaklıklardan kafa dinlemelik bir şeyler açıp dalıp dalıp gitmenin ardından açıp da bir şeyler yazmak gibisi var mı bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder