23 Şubat 2012 Perşembe

gurbetçi ünv öğrencisinin ev notları #1

bir tatilin daha son günü. yarın istanbul'a dönüyorum. herkes için böyle mi bilmiyorum; ama bu geçiş dönemleri çok sıkıntılı oluyor bende. geldiğimde ne burası benim evim ne de istanbul'a gittiğimde orada kalıcıyım. insan artık belli bir yeri evi olarak bellemek oraya yapışıp kalmak ve gitse bile elinde sonunda döneceği yerin orası olduğunu bilmek istiyor. bi de insan bunları düşünmeye başlayınca arka fondan bi life for rent çalmaya başlıyor, o zaman fena. neyse bakalım değiştiremeyeceğimi anlayınca mezun olana kadar durumu kabullenip mezun olduktan sonra da lanet de olsa bir ev bulup evim diyebileceğim bir yer olmasına karar verdim. hayırlısı tabi.

bunlar da tatil notlarım:

1. bir kere kessinlikle 'anne yemeği'nin kendine has bir tılsımı var ve insan annesinin yanına giderken hep onun hayaliyle gidiyor. ama mesela anne yemeği yokken 49187329 tabak yeyip doymuyorsan anne yemeği varken 1 tabağı zar zor bitiriyorsun. belki de 'besle kargayı oysun gözünü' atasözünü bu anlamda midemiz için söylemişlerdir diye düşünüyorum. kendi içimizde kendimize düşman yetişiyor yahu! yine yiyemedim o benim için yapılan caaaanım yemeklerden, keklerden, kurabiyelerden.

2. bu genele vuramayacağım şahsi bir konu ama olsun. tabiki yine babamla kavga ettik. bana "evimizin düzenini bozma." dedi. evet resmen öyle dedi. anladım ki artık 'onların evi' diye bir kavram var fakat ben bu evin ahalisi başlığı altında bir yer edinemiyorum. kendi evim kategorisine en fazla alabileceğim ev bu ev olmasına karşın bu evden biri gibi görülmezken kendimi o evden gibi görebileceğim bir yer de yok. istanbul'daki de zaten mantar tarlası..

3. buraya zaten lise sondayken taşındığımız için o zaman da zaten sınavla falan filanla geçtiğinden çok da bir duygusal bağım yok. hiç duygulanmam zannediyordum ama lise sonda gittiğim okula bir ziyarete gidince duygulandığımı farkettim. ya da bir diğer ihtimal duygulanmak istedim. ne bileyim garipti işte.

4. erkek kardeş evden giderken ve eve döndüğünde asla aynı şekilde bulunamayacak bir şey. yahu bunların ikisi de benden küçüktü yani ben aslında onların ablalarıyım ama ne ara benim boyumu geçtiler ne ara ben daha dün onları kucağimda hoplatırken onlar beni havada çevirmeye başladılar anlayamadım. ayrıca ben istanbul'dayken gel artık filan diyorlar ama geldiğimde de en fazla 2 gün dayanabiliyorlar. 2 gün sonra "abla sen ne zaman gidecektin?" diye sormaya; ondan 2 gün sonra da "artık git!" diye isyan etmeye başlıyorlar. :) zor işler.

5. tatil ister 3 ay olsun, ister 5 ay olsun, ister 10 gün olsun hiç değişmiyor. 3 kısma ayrılıyor; 1. kısım yani ilk kısım uyuyarak, 2. kısım sıkılarak, 3. kısım da hadi valiz hazırlığıydı hadi banyosunydu şusuydu busuydu derken aslında ben meğersem anneme hiç doyamamışım diye serzenişte bulunarak geçiyor. :) yani ne kadar kalırsan kal zaten son kısımda doyamadığını anlıyorsun.

6. ciddi ciddi bende şeker hastalığı olduğunu düşündü annem. ama nolursa olsun bu konunun üzerine düşmemekte kararlıyım. düşünmek bile istemiyorum çünkü benim sonum olur.

7. mantarlardan babama dert yanamayacağımı, yanarsam da zararlı çıkacağımı biliyorum. o yüzden hiçbir şey diyemedim. ama içimde de kalmadı. o televizyon izlerken derslerden notlardan filan konu açıldı, arada başka şeyler varken ben birden içimde tutamadığımı farkettim ve dayanamayarak ağlamaya başladım. sebebini söyle(ye)medim. ama olsun, hiç değilse mutlu olmadığımı bilsin o da yeter. ne kadar aklına takar bilemem tabi...

8. yanıma küçük bi valizle büssürü kitap getirmiştim evdeki kitaplığa bırakıp ordaki yükümü hafifleteyim diye ama kıyıp da bırakamadım hiçbirini. şimdi tekarr geri götüreceğim istanbul'a. ayrıca anneler minimini bebeklerini nasıl bırakıyorlar hiiç anlayamadım..

işte bu tatil de böyle geçti gitti.


+ güz dönemi not ortalamam da 2.79. işte ben de bölüm 1.si olacaktım filan. hı hı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder